Türkiye’nin Kentleşme Raporu: ‘Şehirler yeniden tasarlanmalı’

Kahramanmaraş merkezli depremlerin 2. yılında, Toplum Çalışmaları Enstitüsü konuyu birçok parametreden ele alan kapsamlı bir araştırma yayınladı.

“Türkiye’nin Kentleşme Raporu” isimli raporda, Türkiye’nin 1950’lerde başlayan hızlı kentleşme süreci, plansız yapılaşma ve afet risk yönetimindeki yetersizliklerden kaynaklanan sorunlar ele alındı.

“TOPLUMSAL KATILIMIN SINIRLI OLMASI GİBİ TEMEL SORUNLARI DA BERABERİNDE GETİRMİŞTİR”

Marmara, Van ve Kahramanmaraş depremleri gibi büyük ölçekli felaketlerin ortaya koyduğu yapısal eksikliklere dikkat çeken çalışma, sorunları kentleşme politikalarının tarihsel gelişimi çerçevesinde inceliyor.

Türkiye’de kentsel planlama anlayışının tarihsel olarak merkeziyetçi ve kısa vadeli çıkarlara odaklı bir modelden öteye geçemediğine değinilen araştırmada, “Bu durum, planlamanın uzun vadeli vizyon eksikliği, yerel dinamiklerin göz ardı edilmesi ve toplumsal katılımın sınırlı olması gibi temel sorunları da beraberinde getirmiştir. Son yıllarda yapılan kentsel dönüşüm projeleri, genellikle rant odaklı yaklaşımlar nedeniyle toplumsal ve çevresel sorunları daha da derinleştirmiştir. Son yıllarda yaşanan depremler, seller gibi felaketler ise bu anlayışın ne denli yetersiz olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Özellikle yaşanan depremler sonrasında gözlemlenen altyapı çökmeleri, koordine edilmemiş kurtarma çalışmaları ve dayanıksız yapılaşma, yerel dinamikleri yok sayan kapalı planlama uygulamalarının sonucudur. Bu felaket, şehir planlamasında dayanıklılık ve topluluk odaklı yaklaşımların hayati önemini bir kez daha vurgulamıştır” denildi.

ULUSLARARASI DENEYİMLERİN ORTAYA KOYDUĞU SONUÇ: AÇIK PLANLAMA

Uluslararası deneyimlerin, açık planlama anlayışının başarılı uygulamalarını gözler önüne serdiği aktarılan raporda, toplum katılımını merkeze alan, dayanıklılığı ve esnekliği önceliklendiren, aynı zamanda yerel dinamiklere uygun çözümler sunan bu planlama anlayışının, Türk şehirlerinin daha sürdürülebilir, kapsayıcı ve yaşanabilir hale gelmesi için kritik bir adım olacağı vurgulandı.

Planlama süreçlerinin halkın aktif katılımıyla şekillenmesinin büyük önem taşıdığı vurgulanan raporda, şunlar kaydedildi:

“Halkın şehre dair ihtiyaç ve önceliklerini belirleyebileceği platformlar oluşturulmalı ve bu süreçler karar alma mekanizmalarına entegre edilmelidir. Böylece yerel bilgi ve toplumsal ihtiyaçlar, kentsel gelişim projelerine dahil edilerek daha etkili ve kapsayıcı çözümler üretilebilir. Aynı zamanda, kentsel yapılar, hızlı değişen ekonomik, sosyal ve çevresel koşullara uyum sağlayacak şekilde esnek bir yapıda tasarlanmalıdır. Esneklik, farklı ihtiyaçlara cevap verebilmek için çeşitliliği ve yeniliği teşvik ederken; dayanıklılık bu yapıların uzun ömürlü olmasını ve toplumsal krizlere karşı direnç göstermesini sağlar. Bu 2 unsur, şehirlerin hem bugünkü hem de gelecekteki zorluklara karşı hazırlıklı olmasını mümkün kılar. Bunun yanı sıra, uluslararası iyi uygulamalardan öğrenmek ve bu deneyimleri Türkiye’nin yerel dinamiklerine uygun şekilde uyarlamak da önemli bir adımdır. Hollanda, Japonya, Danimarka ve Kolombiya gibi ülkelerdeki başarılı örnekler, sürdürülebilir ve kapsayıcı şehirler inşa etme konusunda ilham verici modeller sunmaktadır. Başka bir ifadeyle planlama süreçlerinin bu ilkeler çerçevesinde yeniden tasarımı, Türk şehirlerinin sadece fiziksel değil, sosyal ve kültürel anlamda da daha yaşanabilir, adil ve kapsayıcı bir yapıya kavuşmasını sağlayacaktır.”

YASAL ÇERÇEVENİN GÜNCELLENMESİ ŞART

Türkiye’de şehirlerin değişen çevresel ve sosyal ihtiyaçlarına yanıt verebilmesi için yasal çerçeve uzun yıllardır imar planları, kentsel dönüşüm yasaları ve büyükşehir belediyelerinin yetkilerinin genişletilmesi gibi düzenlemelerle şekilleniyor. Ancak rapora göre bu düzenlemeler genellikle sürdürülebilirlik, toplumsal katılım ve çevre koruma ilkelerini tam anlamıyla karşılayamıyor, plansız yapılaşma ve kimliksizleşen şehirler gibi sorunları da beraberinde getiriyor. Rapora göre, söz konusu dönüşüm sürecinde yönetişim ve yasal düzenlemeler de büyük bir öneme sahip. Buna göre şehirlerin geleceğini şekillendiren politikaların, yerel halkın ihtiyaçlarını ve önceliklerini göz önünde bulunduran, şeffaf ve katılımcı bir anlayışla oluşturulması gerekiyor.

Related Posts

Paris’teki Seine Nehri 100 yıl sonra yüzmeye açıldı

Seine Nehri, 1923’te başlayan yüzme yasağının ardından yeniden halkın kullanımına sunuldu. 2024 Olimpiyatları öncesi yapılan 1,4 milyar euroluk temizlik yatırımı sayesinde, nehir artık hem sporculara hem de halka açık üç farklı noktada yüzme imkânı sağlıyor

Hamas’tan ateşkese yanıt ‘olumlu’

Hamas, Gazze’de yeni ateşkes teklifine ilişkin “olumlu yanıtını” arabuluculara ilettiğini duyurdu.

ABD’de tartışmalı teklif: “Nazi kanunu” ile vatandaşlıktan çıkarılma mümkün olabilir

ABD’de geçmişte Nazileri vatandaşlıktan çıkarmak için kullanılan yasa, şimdi göçmenleri hedef alacak şekilde genişletiliyor. Uzmanlar, bu adımın milyonlarca yasal göçmen arasında korku yaratabileceği uyarısında bulunuyor

Bütün şehir bu olayı konuşuyor: Tarikat imamlarının diploması sahte çıktı

Konya’da diplomaları sahte olduğu belirlenen 4 imam tutuklandı. İmamların İsmailağa Cemaati üyesi olduğu ve yıllardır sahte diplomayla görev yaptıkları iddia edildi.

Almanya’da 6 aylık gönüllü askerlik planı: ‘İş dünyası endişeli’

Almanya’daki işverenler, genç insanların zorunlu ya da gönüllü askerlik kapsamında orduya alınmasının kendileri açısından personel bulmayı zorlaştıracağından kaygı duyuyor.

İsrail yardım bekleyenleri vurmaya devam ediyor (4 Temmuz 2025)

İsrail ordusunun sabah saatlerinden bu yana Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında 15’i yardım bekleyenlerden olmak üzere 37 Filistinli hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının AA muhabirine verdiği bilgiye göre, İsrail ordusu yardım bekleyenleri …